İNSAN HAKLARI TÜRKÜSÜ

“Hiçbir İnsan, Bir Diğerinden Daha Az İnsan Değildir.”

İnsan…

Yeryüzüne çıplak gelir; elinde sadece bir nefes, kalbinde sadece bir umut vardır.

Doğduğu anda hiçbir ünvana, hiçbir sınıfa, hiçbir etiketin gölgesine sahip değildir.

Bir beşikte aynı tonda ağlar, aynı şekilde acıkır, aynı biçimde gülümser.

Dünya ona tertemiz bir sayfa sunar.

O sayfaya yazılan her satır ise, insanların birbirine davranışıyla şekillenir.

Fakat büyüdükçe…

Dünyanın çizdiği sınırlar, insanların koyduğu kurallar, toplumların ördüğü duvarlar hayatına birer birer temas etmeye başlar.

Oysa insan olmak;

ne bir rengin,

ne bir dilin,

ne bir bedenin,

ne bir inancın içindedir.

İnsan olmak, kalbin taşıdığı değerdedir.

Zamanla öğrenir insan;

Sevginin nasıl bir kapı açtığını,

Adaletin nasıl bir yarayı kapattığını,

Bir sözün, bir dokunuşun, bir bakışın bile nasıl hayat kurtardığını…

Ama aynı zamanda şunu da öğrenir:

İhmalin, ötekileştirmenin, haksızlığın ve suskunluğun da nasıl bir insanı eksilttiğini…

İşte 10 Aralık, bize her yıl insan olmanın bu büyük yükünü ve büyük sorumluluğunu hatırlatır.

Çünkü insan hakları, yalnızca kitaplarda yazan belirli maddeler değil;

insanın var oluşundan doğan, alınması mümkün olmayan, tartışılamayan haklardır.

Dünyanın bir yerinde bir çocuk sırf doğduğu coğrafya yüzünden açlığa mahkûm ediliyorsa,

Bir yerde insanlar özgürce konuşamıyorsa,

Bir kadın şiddetin gölgesinde ömür tüketiyorsa,

Bir engelli birey kaldırımdan bile geçemiyorsa…

Biz insanlık sınavından geçemiyoruz demektir.

Bir insan görmezden gelindiğinde, insanlık eksilir…

Bir çocuk gülemediğinde, geleceğin ışığı söner…

Bir kadın susturulduğunda, toplumun yarısı sessiz kalır…

Bir engelli yalnız bırakıldığında, insanlık vicdanını kaybeder.

Bir insanın hakkı çiğnendiğinde, aslında hepimizin vicdanı incinir.

Çünkü insanlığın onuru, bireylerin haklarıyla ölçülür.

Toplumların büyüklüğü, sahip oldukları gücün değil;

korudukları insanın değeriyle anlaşılır.

Her insan hayatı;

dillerden, renklerden, sınır çizgilerinden daha değerlidir.

Bir insanın gözyaşı, dünyanın bütün ideolojilerinden daha kıymetlidir.

Bir insanın gülüşü, evrensel bir haktır.

Bugün bize şunu haykırır:

“Hiçbir insan, bir diğerinden daha az insan değildir.”

Kimse, kimliğinden dolayı dışlanmamalı.

Kimse inancından dolayı küçümsenmemeli.

Kimse engelinden dolayı hayatın dışında bırakılmamalı.

Kimse yoksulluğundan dolayı yok sayılmamalı.

Kimse sesini yükselttiği için susturulmamalı.

Bir toplum, herkesin eşit ve onurlu yaşadığı bir yuvaya dönüşebildiği ölçüde medenidir.

Yolların genişliği değil, vicdanların genişliği belirler medeniyeti.

Binaların yüksekliği değil, insanların birbirine verdiği değer yükseltir bir toplumu.

Biz, bir arada yaşamayı seçmiş koca bir aileyiz.

Aynı gökyüzüne bakan, aynı acılarda incinen, aynı sevinçlerde çoğalan bir topluluğuz.

Bizi biz yapan; farklılıklarımız değil, o farklılıkların birbirine kattığı güzelliktir.

Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur;

üstünlük, merhamette, adalette, doğrulukta ve vicdandadır.

“Bir insanın onuruna dokunuyorsa, o mesele hepimizin meselesidir.”

Bir yerde adalet eksikse, her yerde eksiktir.

Bir hak çiğneniyorsa, insanlık ortadan ikiye ayrılır.

10 Aralık İnsan Hakları Günü, yalnızca kutlanacak bir gün değildir;

aynaya bakma günüdür.

“Ben adil miyim?”

“Ben herkes için eşitlikten yana mıyım?”

“Ben yanlışa sessiz kalıyor muyum?”

Diye kendimize sorma günüdür.

Çünkü sessizlik çoğu zaman bir ihlalin ortağıdır.

Bir yerde bir çığlık duyuluyorsa,

onu duymamazlıktan gelmek, en büyük haksızlıktır.

İnsan hakları, en çok da susulunca kaybedilir.

Bugün bir kez daha hatırlayalım:

Bir tebessüm bir insan hakkıdır.

Güvende yaşamak bir insan hakkıdır.

Eğitim, sağlık, adalet…

Hepsi bir insanın doğuştan taşıdığı değerin parçalarıdır.

Ve en önemlisi:

İnsan olmak, birbirine omuz vermektir.

Gelinsin ki;

kimse kendini yalnız hissetmesin,

kimsenin sesi bastırılmasın,

kimsenin hakkı görmezden gelinmesin.

Çünkü haklar korunmadığında değil,

sessiz kalındığında kaybolur.

Bugün;

insanın değerini,

yaşamın kutsallığını,

adaletin evrenselliğini,

ve insanlığın ortak vicdanını

yeniden ve daha güçlü hatırlama günüdür.

Evet;

belki dünyayı bir anda değiştiremeyiz…

Ama bir insanın kalbine dokunarak başlayabiliriz.

Bir bakışla, bir sözle, bir iyilikle, bir destekle…

Bazen bir engelliye tutulan bir kol,

bazen ihtiyaç sahibine uzanan bir el,

bazen haksızlığa “dur” diyen bir cümle,

bir hayatın kaderini değiştirebilir.

Herkes için eşit bir dünya hayal değil;

yeter ki biz, herkesin yeri geldiğinde o dünyayı kurabilecek güce sahip olduğunu hatırlayalım.

Unutmayalım:

İnsan hakları; insanı insan yapan tüm değerlerin toplamıdır.

Onu korumak, insanlığa sahip çıkmaktır.

Ve insanlığa sahip çıkmak, her vicdanlı yüreğin görevidir.

Bugün bir kez daha söz verelim:

Hiç kimse yalnız hissetmesin.

Kimsesizlerin kimsesi olalım.

Haksızlığın değil, adaletin tarafında duralım.

Sesini duyuramayanların sesi olalım.

Vicdanı yoran değil, vicdanı onaran insanlar olalım.

10 Aralık İnsan Hakları Günü;

insan olma bilincinin yeniden doğduğu gündür.

Hakların korunduğu, onurun yüceltildiği, adaletin herkes için olduğu bir dünya dileğiyle…

Mesut Hekimhan

Eğitimci Yazar

mesuthan@gmail.com

ŞARKIYO DİNLEMEK İÇİN TIKLA

Related posts

Leave a Comment